EBRU ÇOBANOĞLU gulenkoyu@gmail.com 21 Aralık 2011 Çarşamba GÜLÜMSE Sabah ne çabuk oluveriyor uykunu daha alamadan, yine erkenden kalktın. Çabucak traş oldun ya da gözünün üzerine makyaj adı altında bir iki çizik attın zorla. Dışarıya çıktın mahmur mahmur bakıyorsun gelecek minibüse. Tıka basa dolu, kapıdan sarkıyorlar aşağıya. Durakta herkeste aynı “somurtarak bakan yüz ifadesi”. Pozitif olmak istesen de o sendromdan kurtulamıyorsun. İşe ya da okula git aynı herkes... Asık suratlı arkadaşlar, asık suratlı patron, asık suratlı hocalar... Ya bir ALLAH’ın kulu da gülümsemez mi? Hiç biri akşamın verdiği yorgunluğu sabahın ilk ışıklarıyla yeni bir güne merhaba derken yok edemez mi? Herkes iteklenerek gelmiş gibi. Zorla, sanki; kavga dövüş... Resmen gizli bir yarış var kıyasıya...
Öğlene doğru açılır herkes. Ancak sabahın asık yüzlü donuk ifadesi gitmez bir türlü... Gazete yorumlarıyla daha da gerilir yüzler. Bir tanıdık sesi iyi gelecektir sana. Telefonu alırsın eline ararsın tebessüm dolu bir sesi. Yok, oda aynı bitkin. Sesinden yüzünü tahmin edersin titrek, bıkkın... Bir iki kelamdan sonra bulamadın aradığını. Şimdi bu yazıyı okurken al eline bir ayna. Hadi bir bak aynaya. Şimdi çat kaşlarını. Ne göreceksin? Çok çirkin biri oluyorsun. Biraz bekle, kötü bir şey düşün. Ne olacak biliyor musun canını sıktığın için günün hep çatık kaşlı olacak. Şimdi gülümse. Fotoğrafçıda zorlada olsa flashlara tebessüm ettiğin gibi tebessüm et aynaya. Gözlerine bakarak. Kendi gözlerinde kendini görmelisin. Öyle kal… Şimdi kendinin ne kadar değerli olduğunu fark ettin mi aynada? Sen gülünce karşındakinin de güldüğünü gördün mü? Bu aynadaki sen bile olsan?
Hayattan bıksanız da, işleriniz sizi sıksa da, yorulsanız da, çıkmazda olsanız bile kendinizle bir oyun oynayın. Aynaya bakın ve kendinizi beğenin. Kendinizi mutlu edecek beyaz yalanları konuşun. Ben güzelim deyin ya da ben çok karizmayım. Şimdiki halinizden memnun değilseniz şayet!... Kendinizi nasıl görmek istiyorsunuz aynada? Meselâ; köyün muhtarı ol... Takımının teknik direktörü ol bakalım. İşinin patronu ol ya da iş yerinde işçin ol... Yüzün güldü sanki. Yoksa somurttun mu yine kendin olmadığın için? Karmaşık bir iş mi çıktı ortaya? Şimdi köye kim getirecek havuzu mu diye düşündün? Yoksa işçilerin maaş zamanımı ya da patronundan azar işiten işçi mi oldun? Yoksaaa takımını şampiyon yapan teknik direktör olmak zevk mi verdi sana? En iyisi kendin olmak değil mi? Aynaya bak ve kendini beğen sadece ancak kendine öyle saygı duyabilirsin çünkü... Aynaya fısıldadığın beyaz yalanların sahibi dilin…
Gülümsemek, somurtmak kadar kolay değildir. Hatta biri sizi güldürünce korkarmışçasına “güldürme beni” dersin. Gülmekten neden korkar ki insan? Hayatta ağıt yakmak için o kadar çok neden var ki… Şimdi bunların arasında kim gülecek demeyin. Gülümseme vücutta çok derde devadır. Kalbe, kan basıncına, mikroplara karşı mücadeleye ve kaslarımızın harekete geçmesinde önemli bir etkendir. Hiç beklemediği bir anda ansızın birine gülümsediğinizde onun yüzündeki sevinci göremeyecek kadar kör olmayın ve sizde esirgediğiniz gülümsemenizle birilerine iyi işler başarmasında yardımcı olabilirsiniz hâlâ bunun farkında olmasanız bile, gülümsemek çok kişinin umududur."Güler yüzle selâm vermek sadakadır" hadis-i şerifini unutmayın… Karanlık girdaplarda dipsiz kuyulara batsan da ve kendini çok aciz hissettiğin dönemlerde buhran içinde olsan da bir bak etrafına belki de gördüklerinden çok daha iyi durumdasındır...
Şimdi, gülümse bakalım hayata, çekiyorummmmm...

(clik)
EBRU’Lİ SÖZ: İnsanlar için en güzel hediye, hiçbir masrafa ihtiyaç göstermeyen tatlı bir gülümseyiştir. (Hz. Süleyman)