NİLGÜN AKTÜRK mahfi_e@mynet.com
24 Temmuz 2008 Perşembe DEST-İ İZDİVAÇ Bayanların çalışması konusunda hayli çelişkili olan düşüncelerimi sıkça revize ederim ve halen bir mutabakata varabilmiş değilim.Bazen kaybettirdiklerini,götürdüklerini,eksilttiklerini görür,neden bu zulüm diye sorarım kendime.Çalışıyor olmanın araç olmaktan çıkıp amaca,ana eyleme dönüştüğünü hissettiğim anlarda hakim olur bu düşünce.Acaba yanlış mı yapıyoruz korkusu düşer içime.Ama bir an gelir,öyle güzellikler lütfeder ki Rabbim,evet bunun için gerekirse kahrını da çekip iş hayatında bulunmamız lazım fikri ağıt basar.An be an değişir bu fikirler.
En son geçenlerde bir gün ofiste sular kesilince,abdest almak için eve kadar gittiğimde şükrettim çalışıyor olduğuma.Şöyle bir bakayım ne var ne yok televizyonda dedim.Demeseymişim.
Yanlış hatırlamıyorsam 4-5 kanalda aynı anda evlilik programı vardı.Sunucunun tabiriyle toplumun kanayan yarasına merhem oluyormuş bu programlar!!!
Dondum kaldım izlediklerim,duyduklarım karşısında.Anneler,babalar konukların arasında izliyor,destekliyor,kızları da ayak üstü beklentilerini sıralıyor.Kendine ait evi olsun,işi olsun,görünce beğeneyim,eli-yüzü düzgün olsun,ailesiyle oturmasın,evlenmemiş olsun,dulsa çocuğu olmasın…vs.
ALLAH’ım bu nasıl bir dejenerasyondur dedim,kilitlendim.Hangi kanayan yaradan bahsediyorsunuz siz diye haykırmak istedim.Evet toplum olarak,dünya olarak kanayan çoook yaralarımız var.Ama bu yara evleneceği uygun insanla karşılaşmamış olmanın kanayan yarası değil,bu yara merhem sürülmedikçe derinleşen imandaki eksikliklerin açtığı yaradır.Ve bu öyle bulaşıcı bir yaradır ki kendi kendini çoğaltıyor dur denmedikçe…
Bu kadar ayaklar altına alınacak bir kurum mu evlilik?Bu kadar net çerçevesi çizilebilir bir duygu mu sevgi?El-yüz düzgünlüğüyle,maddi taleplerle mi belirleniyor sınırları?Ah o eski sevdalar diye başlar ya eskiler,öyle mi gerçekten?Kim olduğunu,ne olduğunu bile bilmeden gözde başlayıp kalpte biten,belki yıllarca dile bile gelemeyen,uğrunda bir çok fedakarlığın göze alındığı sevdalar…onlardaki lezzet var mı bugünün tüket-terket ilişkilerinde?Aynı evin içinde 2-3 gelinin bir arada yaşadığı,eşlerin kendilerine ait tek bir odaları olduğu o zamanlardan daha mı huzurlu şimdiki evlilikler?Düşünüyorum annemle babam evlendiğinde babam sonradan sahip olduğu imkanların hiçbirine sahip değildi.Ama gördüğüm en huzurlu evliliklerdendi.Bu huzurdaki sır beraber yapmanın,sorumluluk paylaşmanın lezzetiydi bence…
Dünya imtihan yeri madem bu her an,her konuda olabilir.Zengin,güzel,yakışıklı biriyle evlendiğini farzedelim buna talip olanların. Neyin garantisi var ki hayatta?Güzellik zamanla geçiyor zaten,kaldı ki kaza-bela-musibette her an başımıza gelmesi olası durumlar.Yakışıklı,güzel olan her an kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.Mal-mülk edinmesi onca zorken,kaybetmesi o kadar kolay ki…ALLAH dilesin yeter…Huzur,mutluluk,zenginlik,güzellik hariçte değil,dahilimizde aslında.İçsel kavramlar bunlar...anlasak…
Bilemiyorum,ciddi endişelere kapılıyorum bazen,biz böyle olursak bizim yetiştireceğimiz nesiller nasıl olur diye…
Bu kadar değersiz mi vaktimiz de,birileri bu komedinin içinde kendilerine biçtikleri rolü oynarken,milyonlarcası da ekran başından izleyebiliyor.Bu kadar mı kendimizi,fikrimizi uyuşturmaya muhtacız?Bu kadar mı korkuyoruz yaşamımızın öznesi olmaktan?
Kendi hayatına hakim,kendi hayat filminin senaristi olamayınca insan,böyle sorumsuz ekran sahiplerinin kurguladığı senaryolarda pasif oyuncu olmaktan öteye gidemez.Evet ne acıdır ki çoğumuz kurguların içinde,yönlendirmelerle yaşıyoruz.Bu filmin oyuncusu biz olduğumuz gibi senaristi de kendimiz olmalı,başkalarının yazdığı yaşamlarda oyuncu olmaktan vazgeçmeliyiz.Unutmayalım ki senarist kim olursa olsun nihayetinde bu filmin her şeyin kudretini elinde tutan bir yönetmen’i var.Filmin her anının hesabını soracak Yüce Yaradan…
Kınamak istemiyorum bu programları izleyenleri,çünkü kendime de güvenemedim,çalışmasam,evde olsam bu çarkın döngülerinden biri olur muyum acaba diye endişe ettim.Çalışıyor olmak vakti daha dikkatli kullanmak gibi bir alışkanlık kazandırıyor sanırım.
Ne kadar dua etsek az,bu bilince sahipsek kaybetmemek için,sahip değilsek ulaşabilmek için el açmalı O’na.
Rabbim bizlere bilinç ihsan etsin.Çalışmak gibi evliliğin de bir amaç değil araç olduğunu,kaynağını O’ndan almayan her beşeri sevginin tükenmeye yüz tutacağını unutturmasın.Kalbimize önce Kendi sevgisini,sonra da o sevgiden doğan yansımaları yerleştirsin duasıyla…