AHMET AKTÜRK (HOCA) agulen61@gmail.com
07 Kasım 2012 Çarşamba HÜCÜM! ALLAH! ALLAH! ALLAH! ALLAH!...
Bin Yıldan beri İlah-ı Kelimetullah’ın yer yüzüne yayılmasına vesile olan ve Mehmet Akif’in “Ebediyen sana yok IRKIM’a yok izmihlal” diyerek anlam yüklediği ve asla ırkçılık olmayan söylemiyle yücelttiği bu milletin çocuklarından müteşekkil Peygamber ocağı dediğimiz OCAK’ta olan bitenlerden haberdar olduğum zaman yerin dibine giresim geliyor. İnancımıza göre şüphe yoktur ki O’nunla buluşacağımızı (ALLAH cümlemize nasip eder inşALLAH) umduğumuz Livahu’l Hamd sancağının altında bize sorduğunda;
-Hangi millettensin.
-Türk Milletinden.
-Bana ne getirdin?
-Ya Resulüllah, sana öyle bir orduyla geldim ki; o ordu mensubu senin besmelene (haşa!) tüküren, mescidine ayakkabıyla giren ve yer yüzüne elçin aracılığıyla gönderdiğin Kur’an-ı Kerimi yakan, evim dediğin mescidine, mabedine ayakkabıyla giren komutanla geldim” dediğinde sana ne diyeceğini tahmin ediyorsun?
Neden öfkeliyim bu gün?
Öfkem burnumda, kahrım kalbimde, bedduam dilimde, hislerim gökyüzüne açılan avuçlarımda…
Haberi okumuşsunuzdur.
“İfade veren YAŞ'zedeler arasında 28 Şubat'ta İstanbul'un Sultanbeyli ilçesindeki hukuksuz uygulamalarıyla tanınan eski İstanbul 2. Zırhlı Tugayı Komutanı emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu'nun emir astsubayı Ünal İşgören de vardı. İşgören, tugay içerisinde yer alan camiye botlarıyla giren Silahçıoğlu'nun, askerlere de botlarını çıkarmamasını emrettiğini belirtti. İşgören, Silahçıoğlu'nun camideki Kur'an'ı Kerim ve dini kitapları toplatıp yaktırdığını ayrıca cami girişinde yer alan besmele yazısını da tükürdükten sonra tırnağıyla kazıdığını söyledi. Silahçıoğlu'nun, eğitim sırasında askerlerin ‘ALLAH' demesini de yasakladığını anlatan İşgören, Cuma namazına gittiğini öğrenince, önce sürgüne gönderildiğini daha sonra da ihraç edildiğini anlattı.”
Akla gelen öncelikle bu haber doğru mudur? Mağdur olan bir şahıs intikam için birine iftira mı atıyor.
Diyelim ki yalan bir haber, adam, uyduruyor. Ancak; kendi nefsini düşünerek milletin kutsalını bu kadar istismar etmeye cesaret edeceğine ihtimal vermek mümkün mü? Bu yalan haberse bu ifadeyi veren Ünal İŞGÖREN’in inancından dolayı ordudan atılmasından daha vahim bir sonuç doğurur ki bu bilinçsizlik içinde olabileceğine ihtimal vermiyorum.
Eğer doğruysa; 28 şubat darbesinden sonra ortaya çıkmadı da, üzerinden 15 yıl geçtikten sonra ortaya çıkıyor? Niçin bu Ünal Bey ordudan atılır atılmaz bunu kamuoyuyla paylaşmadı.
Cevabı basit... Sıkardı... Kim dinlerdi ki... Adamın çoluk çocuğunu, kendisini risk altına atmaya cesareti var mıydı ki... Batı Çalışma Gurubu av bekliyordu av...
Peki, 15 yıl sonra niye?.. Provokatör mü bu adam?.. Fırsat bu fırsat mı diyor?..
Birilerinin vatan haini olarak gördüğü kişilerin yaptığı cesur kanuni değişimler sayesinde 15 yıl öncesinde sıkar dediğimiz hadiseleri göğsünü gere gere muhatapları hâkimlere anlatma cesaretini bulabildiler. İnsanın kendi nefsine söylendiğinde, belki, tepki vermediği hakaretlerin, inancına yapıldığında cesaretle kamuoyuyla paylaşımına cesaret edebilmiştir.
Milletimizin, Mehmetçik diye yücelttiği Peygamber ocağının Doğu SİLAHÇIOĞLU gibi insanlık onurundan bi haber kişiler yüzünden rezil edildiği bir gerçektir. Ki her Türk annesi çocuğunu vatanına kurban olacak diye beşikte sallar. Şehitliği bilir. Bu bilinçteki vatandaşın bu olumsuz örnekleri dolayısıyla askerlikten soğutulduklarını gözlemlemek de mümkündür.
Şimdi sormak istiyorum; Peygamber ocağını bu ruhsuz, ateist, kişiliksiz kişilerden soyutlamak mı vatan hainliğidir?
Selam ve dua ile...